MEKSİKA
Resmi Adı: Meksika Birleşik Devletleri
Yönetim Biçimi: Federal Cumhuriyet
Yüzölçümü: 1.972.550 km²
Nüfusu : Yaklaşık 111 milyon
Başkenti: Mexico City
Dili: İspanyolca
Dinleri: Katolik % 89, Protestan % 6, diğer % 5
Kişibaşı Ulusal Gelir: 14.300 USD
Ortalama Yaşam Süresi: 75 yıl (Erkekler 72, Kadınlar 78)
Okuryazar Oranı: % 92 (erkeklerde %94, kadınlarda %90)
Başlıca Ürünleri: Petrol, gümüş, bakır, altın, kurşun, kereste, doğal gaz, mısır, buğday, pirinç, muz, şekerkamışı, maguey (tekila gibi alkollü içkilerin elde edildiği bitki), kahve, tütün, pamuk, heneken lifi, chicle (çiklet yapımında kullanılan hammadde)…
Devlet Başkanı: Felipe de Jesus Calderon Hinojosa
GENEL TARİH
Avrupa, Amerika’yı 1492’de “keşfetti”. Hindistan’ı arayan Kristof Kolomb (İspanyolca Cristobal Colon) onun yerine Amerika anakarasına ulaşmıştı. Farklı bir toprak parçasına ulaştığını bilmeden gördüğü yerli halkı “Indian” diye betimledi. Toprakların farklılığını Amerigo Vespucci saptayınca, yeni “farkına varılan” kıtaya “Amerika” adı verildi.
Orta Amerika’nın tarihi ve politik kimliği gerçek anlamda İspanyolların bölgeyi işgal etmesinden sonraki dönemiyle biliniyor. 16. yüzyıl öncesi daha çok sonradan biçimlendirilen söylencelere dayalı. Bunda kendilerinden önceki kültürlere ait herşeyi ortadan kaldıran İspanyolların payı büyük.
Özellikle tarım, sulama, heykel mimari, matematik, astronomi ve zaman ölçümü açılarından geriye son derece önemli yapıtlar bırakan Orta Amerika uygarlıkları, insanlığın gelişiminde, içinde çeşitli “sırlar” içeren önemli uğraklardan biri. Üç ülkenin tarihi kısa başlıklarla şu bölümlerde incelenebilir.
Arkaik Dönem (İÖ. 13.000-2.000)
Amerika ve Avrupa kıtalarının kuzeyinin buzullarla kaplandığı dönemde denizlerin seviyesinin düştüğü bir ortamda çok sayıda Taş Çağı Dönemi göçebe Asya Topluluğu İÖ. 20 bin yılından sonra bugünkü Bering Boğazı’nın altında kalan topraklardan Alaska’ya geçtiler ve zamanla Güney Amerika’nın en uç noktasına kadar yayıldılar. İÖ. 7000’lerde buzullar çözülüp denizlerin seviyesi yükselince onların geçtiği topraklar Bering Boğazı altında kaldı.
Avcı ve toplayıcı ilk topluluklar buzulların çözülmesinin ardından gelen ısı yükselmesi sonucunda av ve toplayıcılıkta sıkıntıya düşünce bitki yetiştirmek, tarım yapmak zorunda kaldılar. Mısır, fasulye, domates yetiştirdiler (bugün hala en çok kullanılan bitkiler), hindiyi, köpeği evcilleştirdiler, sepet ördüler ve çömlekten ilk verimlilik tanrıçası heykeli yaptılar.
Klasik Öncesi Dönem (İÖ 2000 – İS 250)
Tarımla birlikte yiyecek üretimi artınca nüfus çoğaldı. Çömlek araçlar yaptılar, 4 bin yıl sonra bugün hala kullanılan Maya kulubelerini gerçekleştirdiler. Sellerden kurtulmak için kulubelerini tepelere taşıdılar. Ölülerini hemen oturma odalarının altlarına gömdüler.
Bu dönemin en şaşırtan topluluğu İÖ 1000 yıllarında Tabasco ve Veracruz dolaylarında yerleşen efsanevi Olmekler. İlk resim yazısını geliştirenler. Bunu belki de Oaxaca dolaylarında yerleşen Zapotekler’den aldılar. 365 günlük takvimi kullandılar. İlk “jaguar tanrı” sanatını gerçekleştirdiler. 100 km ötedeki bazalt taş madenlerinden Olmek başkenti La Venta’ya 60 tonluk taşlar getirip o büyük başları nasıl yonttukları hala soru işareti.
İşte bu dönemde Maya kültürü gelişmeye başladı, bugünkü Honduras’ın Guatemala’ya yakın sınırında bulunan Copan’da ve Tikal’de gelişmiş köyler kuruldu. Topluluklar arasında obsidyen araçlar ve çömlek ticareti yapıldı.
Daha güneyde Mayalar tarımı geliştirince, ürün fazlası ortaya çıkınca sınıflar da oluştu. Yazıcılar ve soylular tepeler üzerinde kurulu kulübelerini anımsatan kademeli yükselen tapınaklar inşa ettirdiler. Bunların en güzel örneklerini Tikal’de göreceğiz. Zamanla mükemmel basamaklı piramitler yaptırdılar. Ölülerini de en alt zemine gömdüler. Bazen bunları stilize maskelerle süslediler. Köylüler de bu piramitlerin çevresine evlerini yaptılar.
Klasik Dönem (250-900)
Bu dönemde Mexico Kenti yakınındaki Taotihuacan ordusu Maya kentlerini fethetti ve kendi kültürünü dayattı. Ancak zamanla Maya kültürünü kabullendi. Böylece Meksikalı ve Maya karışımı Esperanza olarak adlandırılan karışık kültür oluştu. Bu dönemin en gelişkin kentleri Copan, Tikal, Palenque, Guatemala Kenti yakınlarındaki Kaminaljuyu oldu.
Sanat ve mimarideki Olmek etkileri özellikle Oaxaca yakınlarındaki Monte Alban’da çok belirgin. Meksika Vadisi’nde ise sonradan Teotihukanlılar olarak adlandırılacak topluluk da yeni bir kültür geliştirdi. Alçı kabartmalı duvarları olan görkemli piramitler inşa ettiler. Etkileri Meksika’nın güneyine kadar indi.
Klasik dönemin sonlarına doğru Maya topraklarında bir imparatorluk değil de, bağımsız kent devletleri egemendi. Bu bağımsız kent devletleri politik, toplumsal ve dinsel merkezi ifade eden bir kral tarafından yönetiliyordu. Krallar, yaşlı, genç diğer kent devletlerine karşı verilen savaşlara fiilen önderlik etmek zorundaydılar. 9. yüzyıla doğru bugünkü Guatemala ve Honduras’taki Maya kentleri gerilerken Yucatan’daki Uxmal, Chichen Itza, Labna gibi kentler öne çıktı.
Klasik dönemde Tlaloc adlı yağmur ve üretkenlik tanrısı ile Quetzalcoatl (Maya dilinde Kukulcan) adlı insanlığa uygarlığı getiren tüylü yılan tanrı öne çıktı. Mayaların sanatsal, bilimsel, mimari alanlardaki başarıları zirveye bu dönemde ulaştı. Bu dönemde gelişen bir başka merkez Zapoteklerin Monte Alban’ı oldu. Ancak o da kısa zamanda sona erdi.
Klasik Sonrası Dönem (900 – 1530)
Bu dönemin başlarında kuzeyden çok sayıda kabilenin Meksika Vadisi’ne aktığı görülür. Bunlardan biri Çiçimekler’dir. Bir diğeri de Toltekler’dir. Klasik Maya kentlerinde uygarlık şaşırtıcı bir biçimde birdenbire sona erer. Meksika kenti yakınındaki Tula kentinde yerleşik Toltekler Teotihuacan’ı fethettiler ve Yucatan’a ilerlediler. Savaşçı bir topluluk olan ve tanrılara insan kurban eden Tolteklerin kralı Quetzalcoatl (Tüylü Yılan) Chichen Itza’ya (Uucil-abnal) yerleşti.
800’lü yıllarda burada büyük yapılar gerçekleştirildi. Kent 1200’lerde terkedildi. Bölgeye daha sonra bir Maya ırkı olduğu varsayılan Itzaesler geldi. Onlar da diğer işgalci kavimlerce yerlerinden edilmişlerdi. Itzaes’ler daha sonra Mayapen’i (1263-83) başkent edindiler ve birkaç yüzyıl Yucatan’ı yönettiler. Daha sonra Itzaes soyundan gelen Kokomlar Yucatan’ı yönetti, onları da Uxmal’dan gelen Xiu‘lar altetti.
Aztekler (ya da Meksika) Orta Amerika’ya 12. yüzyılın sonunda geldiler, irili-ufaklı çok sayıda kent devleti kurdular. Oaxaca ve çevresindeki Zapotekler ise bu dönemde dağdan gelen Mikstekler tarafından kentlerinden kovuldu.
İspanyol İşgali ve Sömürü Dönemi (1519 – 1821)
Kristof Kolomb 1492’de Karayip’lere ulaşmıştı. Esas olarak Küba ve Santa Domingo (bugünkü Haiti ve Dominik Cumhuriyeti) adalarını temel olarak önlerine çıkan toprakları aşarak daha batıya gitmek istiyorlardı. Ancak altın ve gümüş söylentileri herşeyi değiştirdi. 1517’de Kordobalı Francisco Hernandez, 1518’de Juan de Grijalva Küba’dan Meksika’ya ticaret, esirleştirme ve keşif saldırılarına girişmek istediler, fakat yerlilerce püskürtüldüler.
15 Şubat 1519’da Hernan Cortes 11 gemi, 550 denizci, 16 atla denize açıldı ve Yucatan’ın Cozumel kentinde karaya çıktı. Onlar karaya çıktıklarında Kokom’lar ile Xiu’lar hala kendi aralarında savaşıyorlardı. İspanyollar 1521’de Aztek başkenti Tenochtitlan’ı (bugünkü Mexico kenti) ele geçirdiler, 1527’de Guatemala kentini kurdular. Cortes gittiği her yerde İsa’yı ve İspanya Kralı V. Carlos’u anlatıyordu.
Cortes´in teğmenlerinden Pedro de Alvarado 1523 sonrasında Meksika´nın Chiapas bölgesi ile Guatemala´yı fethetti. İspanyolların en son fethettikleri Maya Krallığı Guatemala-Seten´deki Tayasal (1697) oldu.
Orta Amerika yerlileri İspanyolların teknik üstünlüğüne karşı direnmeyi sürdürdüler. 1527’de İspanya Kralı Francisco da Montejo adlı öncüyü, aynı adı taşıyan oğlu ile birlikte direnen Mayaları ezmeye memur etti. Baba-oğul 1530’da Tabasco’yu işgal edip Cempeche yakınlarında kamp kurdular. Ama fazla ilerleyemediler. Bu arada Baba-oğula onlarla aynı adı taşıyan kuzen eklendi. Xiu’larla ittifak yapıp Kokomlar’ı yendiler, Xiu’ları Hıristiyanlaştırdılar. Hıristiyanlaştırılan son Xiu lideri vaftiz olup Hıristiyan ad alırken, aynı adı seçti: Francisco de Montejo Xiu.
İspanyollar zengin maden yataklarının bulunduğu bölgelere doğru yayılırken, destek kuvveti olarak bölgeye Fransisken, Cizvit, Dominiken papazları gönderildi.
Bu dönem boyunca tüm Orta Amerika´da toplumsal ilişkiler değişti, yoğun bir sömürü yaşandı. İspanyollar geldiklerinde 25 milyon dolayında insan yaşıyordu. Bu sayı 19.yy´da 6 milyona düşecekti. Giderek sınıflar ve katmanlar arasında da kin ve nefret oluşuyordu. 1800´de 6 milyon nüfus içinde sayılan ancak 40 bin olan gachupine´ler (İspanya´da doğan İspanyollar) bürokrasinin ve kilisenin en üst kademesinde görev yapabiliyorlardı. Nüfusun 3 milyonu en alt tabakayı oluşturan yerliler idi. Diğerleri kreale (Meksika´da doğan İspanyollar) ve mestizo´lar (karışık soy) ya da ladino´lar.
Bağımsızlıktan Bu Yana (1821-1996)
Yoğun İspanyol baskı ve sömürüsü sık sık ayaklanmalara yolaçtı. Bu arada 1808´de Fransızların İspanya´yı işgali gelişmeleri etkiledi. 1810 yılında Miguel Hidalgo adlı kreole papazı “Viva Mexico” haykırışlarıyla bağımsızlık için ayaklandı. Ama başarısızlığa uğradı. 1821 yılında Meksika ve Guatemala bağımsızlık ilan ettiler. Ancak bağımsızlıktan sonra değişen tek şey Mayaların sömürülmesi ve köleleştirilmesi oldu.
Bağımsızlıktan sonra Meksika´da 1822´de yönetime gelen Iturbide, kendini hemen kral ilan etti. Bir yıl sonra da görevinden alındı, bir yıl sonra da idam edildi. Bağımsızlığı izleyen 40 yılda 56 hükümet değişti. Iturbide´yi tahttan çekilmeye zorlayan ve 1823´te cumhuriyet ilan eden General Santa Ana ise, Meksika´nın topraklarının yarısını kaybettiği bir dönemde 11 ayrı kere devlet başkanı ya da diktatör oldu.
Cumhuriyetle birlikte iktidar mücadelesi yürüten iki ana siyasal akım ortaya çıktı. Ordu ve kiliseye dayanan tutucu çevrelerin oluşturduğu Merkezciler ile eyaletlere daha geniş özerklik verilmesini ve sömürge kurumlarının kaldırılmasını savunan Federalistler.
1833´te Federalistlerin desteğiyle başkan seçilen Santa Ana, başlangıçta bazı liberal adımlar atılmasına karşın 1836´da baskıcı bir yönetim biçimine yöneldi. Aynı yıl ABD´li göçmenlerin Texas´ta başlattığı ayaklanma, bu toprakların Meksika´dan kopmasıyla sonuçlandı. Bağımsız bir cumhuriyet ilan eden Texas, 1845´te yeni bir eyalet olarak ABD´ye bağlandı. Sorunu görüşme yoluyla çözmeye çalışan Santa Ana başkanlıktan uzaklaştırıldı. Nisan 1846´da sınır devriyeleri arasında çıkan çatışmalar Meksika Savaşı´na yol açtı.
Şubat 1848´de imzalanan Guadalupe Hidalgo Antlaşması´yla Rio Grande ve Gila Irmağının kuzeyindeki topraklar ABD´ye bırakıldı. 1853´te iktidara gelen tutucu çevrelerin çağrısı üzerine sürgünden geri dönerek bir diktatörlük kuran Santa Ana, orduyu büyütmek için, Gadsen Alımı olarak bilinen anlaşmayla Gila Irmağının güneyindeki bir toprak şeridini ABD´ye sattı.
Meksika Savaşı´ndan sonra aydınlar arasında liberal görüşler hızla güç kazanmaya başladı. 1855´te Santa Ana´nın diktatörlüğüne son veren Juan Alvarez ve Ignacio Comonfort, bu aydınları önemli görevlere getirerek Meksika tarihinde “La Reforma” olarak bilinen “reformist” dönemi açtılar. Askerlerin ve din adamlarının yargı ayrıcalıklarının kaldırılmasından (Kasım 1855) ve dinsel amaçlarla kullanılmayan kilise topraklarının satışa çıkarılmasından (Haziran 1856) sonra, liberal aydınların öncülüğünde yeni bir anayasa hazırlandı (Şubat 1857). Reformlara yasal bir dayanak kazandıran ve özgürlükleri genişleten anayasa din adamlarının, ordunun ve büyük toprak sahiplerinin sert tepkisiyle karşılaştı. Tutucuların Ocak 1858´de giriştiği ayaklanmayla bir iç savaş başladı.
İspanya, Fransa ve İngiltere tutucuları desteklerken, ABD Juárez yönetiminin yanında yer aldı. Temmuz 1859´da kilise mülklerini kamulaştırma, din ve devlet işlerini birbirinden ayırma ve kilisenin toplumsal yaşamdaki rolünü sınırlama gibi köklü reformları yürürlüğe koyan Juárez siyasal dengeyi lehine çevirmeyi başardı. Aralık 1860´ta kazanılan önemli bir çarpışma, liberalleri askeri bakımdan da üstün duruma getirdi. Juárez 11 Ocak 1861´de Mexico´ya dönerek resmen başkanlığa seçildi.
Ardından Meksika´ya Fransız müdahalesi geldi. 1863´te Napolyon ordusu Mexico Kenti´ni işgal etti. 1864´de meksika İmparatoru olarak gönderilen Avusturya Arşidükü Maximilien 1867´de idam edildi. Aynı yıl Juarez yeniden başkanlığa seçildi. 1876´da eski bir asker olan Porfiro Diaz yönetimi devirerek başa geçti ve 1884´de seçim ile Başkan seçildi ve beş dönem iktidarı elinde tuttu. Tüm özgürlükleri ortadan kaldırarak pan o palo (ekmek ya da sopa) siyasetiyle halkı yoğun baskı altında tuttu.
1900´ün ilk on yılında Diaz´a karşı muhalefet yoğunlaştı. Diaz´a karşı başkan adayı olan ve tutuklandıktan sonra hapisten kaçan Francisco Madero 1910´da silahlı ayaklanma başlattı. Kuzeyde Pacho Villa ve Pascual Orozco, güneyde Emiliana Zapata gibi köylü liderler ordu birliklerini yenilgiye uğrattı. böyle bir ortamda Madero başkan seçildi, ancak 1913´te başkomutanlığa getirdiği General Huerta tarafından öldürüldü. Başkanlığı üstlenen Carranza´nın topladığı Kurucu Kongre zorunlu olarak ilerici bir anayasa yaptı. 1919´da Zapata öldürülüp Villa da mücadeleyi bırakınca halk direnişi sona erdi.
1920´de General Alvaro Obregon bir darbe yaparak başa geçti. O ve onu izleyen Plutarco Elias Calles döneminde Anayasa uyarınca reformlar gerçekleştirildi. 1934 yılında Başkanlığa seçilen Lazaro Cardenas reformları sürdürdü, petrolü millileştirdi. II.Dünya Savaşı sırasında ABD ile sorunlarını çözen Meksika çeşitli siyasi ve ekonomik güçlüklerle savaşarak günümüze ulaştı. 1994 Ocak ayında Zapatista gerillaları ayaklandı. Ağustos 1994´deki Başkanlık seçimini Ernosto Zedillo kazandı.
MAYALAR
Mayalar, daha İÖ 1500’de köylerde ilkel tarım yöntemleriyle mısır, fasulye ve kabak yetiştiriyordu. İnşa ettikleri tören merkezleri, İS 200’de, tapınakları, piramitleri, sarayları ve meydanları bulunan kentlere dönüşmüştü. Ayrıca bir hiyeroglif yazı sistemi ile çok gelişmiş takvim ve astronomi sistemleri oluşturuldu. Taşocakları da işleten Mayalar, çıkardıkları büyük miktarda yapıtaşını volkan camı gibi, daha sert kayaçları kesmekte kullanırlardı. Temel olarak bitki örtüsünü yakıp tarla açarak tarım yapmakla birlikte, sulama ve teraslama gibi ileri yöntemler de uyguladılar. Yabani incir ağacının iç kabuğundan ürettikleri kağıdı kullanarak hiyeroglifle yazdıkları kodekslerden birkaçı günümüze ulaşmıştır. Mayaların ayrıca zengin bir heykel ve kabartma geleneği vardı. Mimari yapıtların yanı sıra taş yazıt ve kabartmalar, Mayalarla ilgili temel bilgi kaynaklarıdır. İlk dönemlerinde Maya kültürü, kendinden önceki Olmek uygarlığının etkilerini taşıyordu.
Maya uygarlığının en parlak dönemi İS 250 dolaylarında başladı ve arkeologların Klasik olarak adlandırdığı dönem, yaklaşık 900’e değin sürdü. Bu dönemde Mayalar, her birinin nüfusu 5-50 bin arasında değişen 40’tan fazla kent kurmuştu. Tikal, Uaxactún, Copán, Bonampak, Palenque ve Río Bec, bunların en büyükleriydi. En kalabalık oldukları dönemde Maya nüfusunun 2 milyona ulaştığı sanılmaktadır. Bunun büyük bölümü, günümüzde Guatemala sınırları içinde kalan düzlüklerde yaşıyordu. 900’den sonra Klasik Maya uygarlığı bilinmeyen bir nedenden ötürü hızla çöktü ve boşalan kentlerle tören merkezleri ormanlarla kaplandı. Ama Klasik Sonrası Dönemde (900-1519), Chichen Itzá ve Mayapán gibi Yucatan Yarımadasının dağlık bölgelerinde kurulmuş kentler, nüfusları giderek azalan büyük ova kentlerinin tersine gelişimlerini sürdürdü. 16. yüzyıl başlarında İspanyollar bölgeyi istila ettiğinde, Mayaların çoğu köylerde tarım yaparak yaşamakta ve atalarının dinsel uygulamalarını sürdürmekteydi.
Mayalardan günümüze kalan büyük kentler ve tören merkezlerinde, kireçtaşı bloklardan yapılmış birçok piramit biçimli tapınak saray bulunur. Bu yapıların duvarları, çeşitli olayları aktaran, törensel ya da astronomik anlamlar taşıyan kabartma ve yazıtlarla bezelidir. Bütün bunlar, Maya uygarlığının Amerika kıtasının öbür Yerli kültürleri içindeki üstün konumunu ortaya koymaktadır. Gene de Maya toplumunun gerçek yapısı, tarihi ve hiyerogliflerin anlamı, İspanyol istilasından yüzyıllar sonra anlaşılmaya başlamıştır.
Eski Maya yerleşmelerinde ilk sistemli araştırmalar 1830’larda başladı; 20. yüzyılın başları ile ortalarında da, Maya yazı sisteminin küçük bir bölümü çözülebildi. Bu çalışmalar sonucu Maya dininde Güneş, Ay, Yağmur ve Mısır tanrıları gibi doğa tanrılarının bulunduğu anlaşıldı. Ayrıca son derece ayrıntılı törensel uygulamalardan sorumlu bir ruhban sınıfı vardı. Matematik ve astronomideki çarpıcı gelişme de Maya diniyle yakından ilişkili, hatta onun ayrılmaz bir parçasıdır. Basamaklı yazım sistemi ve sıfırın kullanılması, matematikte ulaşılan aşamayı göstermektedir. Çok karmaşık bir takvim sistemi geliştiren Maya astronomları, Ay ile Venüs’ün konumunu doğru olarak gösteren tablolar yapmış ve Güneş tutulmalarını önceden saptamayı başarmışlardı.
- yüzyılda hemen hemen tümüyle çözülen Maya hiyerogliflerinde genellikle hanedanların tarihi ve kentler arasındaki savaşlar anlatılır. Bu hiyerogliflerden, işkence ve insan kurban etmenin ayinlerde önemli yer tuttuğu anlaşılmaktadır. Maya inanışına göre dindarlığın ifadesi olan bu uygulamalar bereketi güvence altına alır ve tanrıların gazabını yatıştırır; bu dinsel gerekler yerine getirilmezse evrende düzensizlik ve kargaşa baş gösterir. Bu yüzden özellikle savaş esirlerinin işkenceye uğradığı, sakat bırakıldığı ve kurban edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca insan kanının tanrıları besleyeceği ve onlarla ilişki kurmak ve kan dökülmesi gerektiği yolundaki inançtan ötürü Maya hükümdarları, halkları ile tanrılar arasındaki aracılar olarak, ayinlerde kendi kanlarını akıtmış (özellikle dillerinden ve penislerinden) ve kendi kendilerine işkence etmişlerdir.
AZTEKLER
Azteklerin adı, atalarının bir olasılıkla Kuzey Meksika’da bulunan anayurdu için kullanılan Aztlan’dan (Beyaz Ülke) gelir. Öteki adlarından “Tenoçka” ataları Tenoch’tan kaynaklanır. Gene Aztekler için kullanılan “Meksika” adı, Texcoco Gölünün mistik adı Metzliapan (Ay Gölü) ile ilişkilendirilir. En büyük kentleri Tenochtitlan’ın da “Tenoch’tan türetilmiş, “Meksika” ise önce kentin ve çevresindeki vadinin, sonradan da tüm ülkenin adı olmuştur. Azteklerin kendilerinden söz ederken kullandığı “Kulhua Meksika” adı ise, Meksika Vadisinin en gelişmiş merkezi olan Colhuacan ile özdeşleşmek çabasını yansıtır.
Azteklerin kökeni kesin olarak bilinmemektedir. Ama bazı gelenekleri, 12. yüzyılda Orta Amerika’ya gelene değin, daha kuzeydeki Meksika Platosunda avcılık ve toplayıcılıkla geçinen bir kabile oldukları izlenimini verir. Gene de, Aztlan, yalnızca destanlarda doğmuş bir yer olabilir. Azteklerin güneye göçünün, Toltek uygarlığının çöküşünü izleyen ve belki de bu çöküşü hızlandıran genel bir göç hareketinin parçaları olduğu sanılır. Texcoco Gölündeki adalara yerleşen Aztekler, tarihleri boyunca başlıca merkezleri olan Tenochtitlan’ı İS 1325’te kurdular. Büyük bir devlet ve sonunda bir imparatorluk kurabilmelerinin temelinde, kullanılabilir tüm toprakların entansif biçimde ekildiği, gelişkin bir sulama ve bataklık kurutma sistemine dayalı olağanüstü tarım düzenleri yatar. Bu yöntemlerle sağlanan yüksek verimlilik, zengin ve kalabalık bir ülkenin doğmasını sağlamıştır.
Tenochtitlan, Itzcoatl döneminde (1428-40) komşu Texcoco ve Tlacopan devletleri ile ittifak kurarak Orta Meksika’da egemen güç durumuna geldi. Daha sonra hem ticari ilişkiler, hem de fetihler yoluyla 400-500 küçük devletten oluşan, 5-6 milyonluk nüfusuyla 1519’da 207.200 km2’lik alana yayılan bir imparatorluğun merkezi oldu. Kent, en gelişkin döneminde, 13 km2’yi aşkın bir alanda 140 binden çok insan barındırıyordu; dolayısıyla Orta Amerika uygarlıklarının tarihinde en yoğun nüfuslu yerleşim yeriydi.
Aztek devleti, askerlerin egemenliğindeki bir despotluktu. Kastlara ve sınıflara bölünmüş ama dikey akışkanlığını da koruyan Aztek toplumunda yükselmenin en güvenli yolu savaşta kahramanlık göstermekti. Devlet işlerini rahipler ve bürokratlar yürütürdü. Toplumun alt katmanlarında, serfler, sözleşmeli hizmetkârlar ve köleler yer alırdı.
Aztek dini, birçok Orta Amerika kültüründen değişik unsurları özümsemiş, çeşitli inanç sistemlerinden karşıt öğeleri bir araya getirmişti. Önceki halkların birçok kozmolojik inancını paylaşan bu din, özellikle evrenin bir dizi yaradılışın sonuncusu olduğu ve 13 gök katı ile 9 yeraltı dünyası arasında bulunduğu yolundaki Maya inancını benimsemişti. Azteklerin başlıca tanrıları, Savaş ve Güneş Tanrısı Huitzilopochtli, Yağmur Tanrısı Tlaloc ve yarı tanrı-yarı kahraman Tüylü Yılan Quetzalcoatl idi. İnsan kurban etme töreninde, kurbanın yüreği Güneş Tanrısı’na sunulurdu. Kan akıtma töreni de yaygındı.
MAYA YAZISI
Maya uygarlığının geliştirdiği resim yazısı 850 hiyeroglifi içeriyordu. İS 3. yüzyıldan 17. yüzyıl sonlarına, yani Meksika’nın İspanyollarca işgal edilmesinden 200 yıl sonraya değin kullanılmıştır. Sayılar, tarihler ve yöneticilerin adlarıyla doğum, ölüm ve fetih gibi olayları belirten simgeler dışında henüz tam çözülememiştir. Resim yazı kökenli simgelerin yalnızca bir bölümü sese dayalıdır. Bir ölçüde Mısır kartuşları ile Çin yazı karakterlerini çağrıştıran bu simgeler, ileri düzeyde bir stilizasyon gösterir.
Maya hiyeroglif yazısıyla oluşturulmuş birçok metin olduğu bilinmektedir, ama Yucatan’ın istilasından (y. 1540) sonra İspanyol rahipler, bunların çoğunu yok etmiştir. Günümüzde bilinen üç Maya kodeksi vardır. Bunlardan 11. ya da 12. yüzyıldan kalma olduğu sanılan Dresden Kodeksi 5-9. yüzyıllara ait daha eski metinlerin kopyasıdır. Öbür ikisi de 15. yüzyıldan kalma Madrid Kodeksi ile ondan biraz daha eski sanılan Paris Kodeksi’dir.
AZTEK YAZISI
Aztek’lerin Batı dünyasında Codic olarak bilinen ve geyik derisi ya da sabırotu liflerinden yapılmış kağıtlara yazılmış kutsal metinleri ve elişleri, tapınaklarda korunurdu. Yazıcılar, ideogram, resimyazı ve fonetik imgelerin karışımı bir teknik kullanırlardı. Dinsel tören takvimi, kehanetler, törenler ve tanrılar ile evrene ilişkin yorumlar da yazıcıların ilgi alanına girerdi. Ülkenin fethedilmesinden sonra bu metinlerin çoğunun yok edilmesine karşın, Codex Borbonicus, Codex Borgiav, Codex Fejervary-Mayer ve Codex Cospiano gibi bazı örnekler günümüze ulaşabilmiştir. Bu el yazması metinlerin anlaşılması çok güçtür ve pek azı gerçekten Azteklere aittir.
MAYA TAKVİMİ
Maya Uygarlığının en şaşırtıcı ürünlerinden birini oluşturan Maya Takvimi her birinin ayrı adı ve numarası bulunan 260 günden oluşmuş dinsel bir yıl (izolkin) ile 365 günlük normal bir yıla (haab) dayanırdı. Tzolkin, 20’şer günlük 13 bölüme, haab da 20’şer günlük 18 aya (uinal) bölünmüştü; ayrıca haab, beş adsız gün içeriyordu. Mayalar, uğursuz saydıkları adsız günleri oruç tutup tanrılara kurban adayarak geçirirlerdi.
Tzolkin ile haab aynı anda var olduğundan, Maya takvimine göre bir gün dört ayrı biçimde tanımlanabilir. Bunlar, 260 günlük döngüye ait gün adı ve gün numarası ile ay adı ve ay numarasıdır. 260 ve 365 günlük döngüler, her 52 yılda bir aynı noktaya gelerek yinelenmeye başlar. Çağdaş uzmanlarca “takvim dönümü” olarak adlandırılan bu zaman dilimine Mayaların ne ad verdiği bilinmemektedir. 18.980 günlük takvim dönümü
Solda savaş sahnesi, sağda Kartal Savaşçı, 1200 yılları, Chichen Itza, Kurban Kuyusu
içindeki her günün bir gün numarası, gün adı, ay numarası ve ay adından oluşan farklı bir bileşimi vardır (örn. 12 Caban 12 Ceh).
Mayalar, hükümdarların yaşamlarına ilişkin önemli olayları, tarihleri ve tanıtıcı figürleri taş anıtlar üstüne kazıyarak göstermişlerdir. Ayrıca tarihleri doğru biçimde verebilmek için “Uzun Hesap” denen yöntem kullanılır, buna göre belli bir tarih başlangıç sayılırdı. Mayalara göre kendi tarihlerinin başlangıç noktası 4 Ahau 8 Cumku’dur (İÖ 3114).
AZTEK TAKVİMİ
Tonalpohualli olarak adlandırılan Aztek takvimi 260 günlük dinsel yıl ile 365 günlük güneş yılını birleştiriyordu. Örnek aldığı Maya takvimi gibi, Aztek takvimi de 20’şer günlük 13 döneme bölünen dinsel yıl ile 20’şer günlük 18 aya bölünen ve ayrıca uğursuz sayılan beş günlük bir dönemi (nemontemi) içeren toplumsal yıldan oluşuyordu. Gene Maya takviminde olduğu gibi, dinsel ve toplumsal Aztek yılları her 52 yılda bir, birbirlerine göre aynı konuma gelirdi. “Yılların Bağlanması” ya da “Yeni Ateş Töreni” adıyla kutlanan bu olaya hazırlık olarak önce tüm kutsal ateşler ve evlerdeki ateşler söndürülürdü. Törende heyecanın doruğa ulaştığı anda rahipler yeni bir kutsal ateş yakardı. Ardından Aztek halkı da ocaklarındaki ateşi yeniden tutuşturur ve şölene geçerlerdi.
1790’da Mexico’da yapılan kazılarda bazalttan yapılmış, ağırlığı 25 tonu bulan, 3.7 m çapında daire biçiminde bir takvim taşı ortaya çıkarılmıştır.
Bugün Mexico Ulusal Antropoloji Müzesi’nde sergilenmekte olan taşın tam ortasında Aztek Güneş Tanrısı Tonatiuth’un yüzü görülür. Bu yüzün çevresinde de tanrının önceki cisimleşmiş biçimlerini yansıtan ve dünyanın dört eski çağını simgeleyen kare biçiminde dört pano vardır. Bunları da Aztek ayının 20 gününü simgeleyen işaretler çevreler.
YAŞAYAN MAYA DİLLERİ
Bugün Meksika’nın güneyinde, Guatemala ile Belize’de, El Salvador ile Honduras’ın bazı bölgelerinde 4 milyon dolayında yerli 24 değişik Maya dili konuşmakta. Maya dillerinin kesin bir sınıflandırması yapılamamışsa da, birçok dilbilimci aileyi Huastek, Yucatan (Yukatek), Batı ve Doğu Maya öbeklerine ayırır. Doğu Maya öbeğinin en önemli üyeleri, Kiçe ve Kakçikel dilleridir. Ayrıca Mam, Teko, Aguakatek, İksil, Uspantek, Sakapultek, Sipakapa, Pokomam, Pokomçi ve Kekçi dilleri de bu öbeğe girer. Batı Maya dillerinin en önemli üyesi, Meksika’daki Chiapas’ta konuşulan Tseltal dilidir. Öteki Maya dilleri arasında Çontal, Çol, Çorti, Tsotsil, Toholabal, Çuh, Kanhobal, Aguakatek, Hakaltek ve Motozintlek yer alır. Yucatan, Lakandon, Itza ve Mopan dillerini içeren Yucatan dilleri de bazı dilbilimcilerce Batı Maya öbeği içinde sınıflandırılır. Bunların en önemlisi olan Yucatan, Guatemala’nın kuzeyi, Yucatan ve Belize’de konuşulur. Maya ailesinin Huastek öbeği ise, Huastek ve Çikomukeltek dillerinden oluşur.
GÜNÜMÜZDE MAYA HALKLARI
Günümüz Maya halkları, dil ve coğrafya temelinde şu gruplara ayrılabilir:
1) Meksika’nın Yucatan Yarımadası ile Belize’nin kuzey, Guatemala’nın kuzeydoğu kesimlerinde yaşayan Yucatan Mayaları (Yukatekler).
2) Meksika’nın güneyinde, Usumacinta Irmağı ile Guatemala sınırı arasındaki topraklarda, daha az bir bölümü de Belize ile Guatemala’da yaşayan ve çok küçük bir nüfus oluşturan Lakandonlar.
3) Guatemala’nın doğu ve orta kesimlerindeki dağlık bölgede yaşayan Kiçe halkları (Kekçiler, Tekler ve Sipakapalar).
4) Guatemala’nın batısındaki dağlık bölgede yaşayan Mam halkları (Mamlar, Tekolar, Aguakatekler ve İksiller).
5) Aynı bölgedeki Huehuetenango ilinde ve Meksika’nın buraya bitişik yörelerinde yaşayan Kanhobal halkları (Motozintlekler, Tuzantekler, Hakaltekler, Akatekler, Toholaballar ve Çuhlar).
6) Meksika’nın güneyindeki Chiapas eyaletinde yaşayan Tsotsiller ve Tseltallar.
7) Chiapas’ın kuzeyi ile Tabasco’da, Çontal ve Çol dilleri konuşan Çol halkları ile Guatemala’nın doğu ucunda yaşayan, aynı dil grubundan Çortiler.
8) Meksika’nın ortadoğu kesiminde Veracruz eyaletinin kuzeyinde ve bitişiğindeki San Luis Potosi’de yaşayan Huastekler.
Mayalarda temel kültürel ayrım, dağ ve ova kültürleri arasındadır. Yucatan Mayaları, Lakandonlar ve Çontallar ile Çollar ova topluluklarıdır. Dil ve coğrafya bakımından tümüyle ayrı bir topluluk oluşturan Huastekler, kültürel anlamda hiçbir zaman Maya sayılmamıştır. Bunların dışındaki Mayalar da, Guatemala’nın bağlı bölgelerinde kendi kültürlerine geliştirememiştir.
Günümüzde de başlıca uğraşı tarım ve bir köyün çevresinde örgütlenmiş topluluklar halinde yaşayan Mayalar en çok mısır, fasulya ve kabak yetiştirirler. Maya köyleri kalıcı yerleşim merkezleri de olabilir, ama çoğu zaman halk, bayram ve pazar günleri dışında çiftlik evlerinde yaşar, köydeki evler ve ortak kullanılan binalar genellikle boş kalır. Tarım çapayla, toprağın sert olduğu yerlerde kazmayla yapılır. Yucatan Mayaları genellikle domuz ve tavuk, bazen de toprağı sürme işinde yararlanmak üzere öküz yetiştirirler. El sanatları, evde kullanılan aletlerin yapımına yöneliktir. Ama tarımsal ürünün bir bölümü gibi bazı el sanatı ürünleri de pazarda satılır.
Erkekler giderek artan ölçüde hazır giysilere yönelmekle birlikte, kadınlar geleneksel giyim tarzını korumaktadır. Ama eskiden yaygın olan yün eğirme ve örücülük işleri azalmıştır ve giysilerin çoğu fabrikada dokunmuş kumaşlardan yapılır.
Mayaların hemen hemen tümü Katolikliği benimsemiştir, ama bu inancın temelini kendi pagan dinleri oluşturur. Hıristiyanlıktaki azizler ve öbür kutsal kişiler genellikle Maya tanrılarıyla özdeşleştirilir. Ayrıca her iki dinin ayin ve kutlamaları uygulanmaktadır.
MİSTEKLER
Mikstekler, Meksika’nın güney kesiminde yerleşik Orta Amerika Yerlileridir. Oaxaca eyaletinin kuzey ve batı kesiminde, ayrıca Guerrero ile Puebla’nın buraya komşu bölgelerinde yaşarlar. Daha Aztek öncesi zamanlarda ileri bir uygarlık geliştirmişlerdir. Günümüzde Mikstekler, dağlarda, vadi ve kıyı bölgelerinde, temel olarak tarımla uğraşan bir topluluktur. Bitki örtüsünü yakarak açtıkları tarlaları çapa ya da öküzlerin çektiği sabanla işlerler. Mısır, fasulye ve kabak temel ürünlerdir. Ayrıca avcılık ve toplayıcılık, balıkçılık, hayvancılık yapılır, palmiye lifinden çeşitli eşya dokunup satılır. Yerleşmeler merkezi ya da dağınık köyler biçiminde olabilir. Sürekli oturulan dağınık köylerin tersine, merkezi köylerde yaşayanlar pazar ya da şenlik günleri dışında zamanlarının çoğunu kendi çiftlik evlerinde geçirir. Öte yandan geleneksel yerleşme biçimi dışında kalıcı merkezi köyler de doğmuştur.
Kumaş, palmiye lifinden yapılmış dokuma ve seramik, yaygın el sanatı ürünleridir. Kumaş her zaman evde dokunmamakla birlikte, geleneksel giyim büyük ölçüde korunmuştur. Erkekler beyaz pamuklu gömlek, pantolon, hasır şapka ve sandalet giyer. Bele dolanan etek, uzun pamuklu bir üstlük (huipil) ve omuz atkısı (rebozo) geleneksel kadın giysileridir. Kadınlar genellikle yalınayak, kıyı bölgelerinde de belden yukarısı çıplak dolaşırlar.
Hıristiyanlığı benimsemiş olmalarına karşın Mikstekler, önceki inanışlarını da korumuştur. Bazı bölgelerde yağmur tanrısının taştan heykellerine tapılır. Ayrıca kutsal tepeler, mağaralar, akarsu ve bataklıklar da vardır. Tarımsal törenler ve hasat şenliği gibi, şaman-hekimlere de (curandero) sık rastlanır. Aynı zamanda Hıristiyan bayramları ve koruyucu azizlerin yortuları da kutlanır. Şenlikleri kilise dışında yoksullara yardım amacıyla kurulmuş cofradia’lar düzenler.
TOLTEKLER
İS 10-12. yüzyıllar arasında bu gün Meksika’nın orta kesiminde kalan topraklara egemen olan ve Nauatl dilini konuşan bir halktır. Uygar, kültürlü kişi anlamına gelen toltek sözcüğünün sözlük karşılığı “kamışlık insanı”dır ve México’nun yaklaşık 80 km kuzeyinde, modern Tula kentinin yakınlarında bulunan Tollan (Kamışlık) kentinin adından türemiştir. Toltekler İS yaklaşık 900’de, efsaneye göre Mixcóatl (Benekli Yılan) önderliğinde Teotihuacán’a saldırıp kenti yakıp yıktılar. Mixcóatl’ın oğlu Ce Acatl Topiltzin Ouetzalcóatl 10. yüzyılın sonlarında farklı etnik grupların denetimindeki çok sayıda küçük devleti imparatorluk yönetimi altında birleştirdi. Hükümdar Topiltzin Ouetzalcóatl (Tüylü Yılan) kültünü yerleştirdi ve bu adı aldı. Bu ve benzeri kültlerle Koyote, Jaguar ve Kartal adlı Toltek askeri tarikatlarının Yucatán’ın güneyindeki Chichén Itzá ve Mayapán gibi önemli Maya kentlerine girmiş olması, Toltek kültürünün geniş bir alanı etkilediğini gösterir. Tolteklerle birlikte Orta Amerika’da orduya dayanan yönetim sistemin de güçlenmeye başladı. Mimarlık ve el sanatları alanındaki ustalıklarıyla tanınan Toltekler kusursuz metal eşya, anıtsal portikler, burmalı sütunlar, dev heykeller, insan ve hayvan biçiminde oyma sancak direkleri ve yerde uzanmış Chac Mool figürleri yaratmışlardı. Göçebe Çiçimeklerin istilası 12. yüzyıl başında Tolteklerin Meksika’nın orta kesimindeki egemenliğine son verdi. İstilacılar arasında yer alan Aztekler 12. yüzyıl ortalarında Tollan’ı yakıp yıktı.
İS 10-12. yüzyıllar arasında bu gün Meksika’nın orta kesiminde kalan topraklara egemen olan ve Nauatl dilini konuşan bir halktır. Uygar, kültürlü kişi anlamına gelen toltek sözcüğünün sözlük karşılığı “kamışlık insanı”dır ve México’nun yaklaşık 80 km kuzeyinde, modern Tula kentinin yakınlarında bulunan Tollan (Kamışlık) kentinin adından türemiştir. Toltekler İS yaklaşık 900’de, efsaneye göre Mixcóatl (Benekli Yılan) önderliğinde Teotihuacán’a saldırıp kenti yakıp yıktılar. Mixcóatl’ın oğlu Ce Acatl Topiltzin Ouetzalcóatl 10. yüzyılın sonlarında farklı etnik grupların denetimindeki çok sayıda küçük devleti imparatorluk yönetimi altında birleştirdi. Hükümdar Topiltzin Ouetzalcóatl (Tüylü Yılan) kültünü yerleştirdi ve bu adı aldı. Bu ve benzeri kültlerle Koyote, Jaguar ve Kartal adlı Toltek askeri tarikatlarının Yucatán’ın güneyindeki Chichén Itzá ve Mayapán gibi önemli Maya kentlerine girmiş olması, Toltek kültürünün geniş bir alanı etkilediğini gösterir. Tolteklerle birlikte Orta Amerika’da orduya dayanan yönetim sistemin de güçlenmeye başladı. Mimarlık ve el sanatları alanındaki ustalıklarıyla tanınan Toltekler kusursuz metal eşya, anıtsal portikler, burmalı sütunlar, dev heykeller, insan ve hayvan biçiminde oyma sancak direkleri ve yerde uzanmış Chac Mool figürleri yaratmışlardı. Göçebe Çiçimeklerin istilası 12. yüzyıl başında Tolteklerin Meksika’nın orta kesimindeki egemenliğine son verdi. İstilacılar arasında yer alan Aztekler 12. yüzyıl ortalarında Tollan’ı yakıp yıktı.
GENEL BİLGİLER
Volkanik ve sismik etkinliklerin sürdüğü bir bölge olan Meksika, etrafı dağlarla çevrili yüksek bir merkezi platodan oluşur. En yüksek tepesi Citlaltepetl´dir (5.700 m).
Nüfusun %60´ı İspanyol-Yerli karışımı bir kökene dayanan mestizo´lardan oluşur. Kuzeyde İspanyol mestizo´lar, güneyde yerli mestizo´lar ağırlıktadır. Yerlilerin oranı %30. Chiapas Yaylası´nda yerliler egemendir. 20.yy başında gelen beyazların oranı da %9. Ayrıca siyah etnik gruplar var. Konuşulan yerli dillerin sayısı 50´nin üzerinde. Nüfusun %89´ı katolik, % 6´sı protestan.
Tarihsel, etnik, toplumsal ve ekonomik etkenlerden kaynaklanan bölgesel farklılaşmalara karşın, yerel halk sanatlarının yanı sıra Avrupa kaynaklı klasik sanatlara dayanan özgün bir Meksika kültüründen söz edilebilir.
Daha çok kırsal kesimde yaygın olan ve hem günlük kullanıma, hem de süslemeye dönük işlevler taşıyan geleneksel halk sanatları ülke çapında çok tutulur. En ilginç örnekler arasında Oaxaca Vadisine özgü kil çömleklerle Tomala köyünde üretilen kuş ve hayvan figürleri sayılabilir. Renkli süslemeler taşıyan pamuk giysilere, pamuk ya da yünden yapılan omuz atkılarına (rebozo) ve serape’lere, renkli sepetlere ve değişik desenli kilimlere ülkenin hemen her yanında rastlanır. Halk müziği Meksika tarihi boyunca en önemli sanat biçimlerinden biri olmuştur. Eski charro´lar (kovboy) gibi giyinen şarkıcılar, günümüzde de şenliklerde ve özel günlerde gitar ve davul eşliğinde şarkılar söyler.
Meksika Devrimi´ne ilişkin temalar uzun bir dönem Meksika edebiyatına damgasını vuran başlıca öğe olmuştur. Köylülerin sorunları ve acıları günümüzde de Juan Rulfo gibi yazarların yapıtlarına konu olmakla birlikte, Meksika edebiyatında evrensel temalara yöneliş belirgin bir ağırlık kazanmıştır. Bu yeni kuşak edebiyatçılar arasında uluslararası düzeyde ün kazanmış Samuel Ramos, Octavio Paz, Carlos Fuentes, Gustavo Sainz ve Juan José Arreola gibi adlar öne çıkar. Oyun yazarı Rodolfo Usigli’nin yapıtlarında da benzer bir yönelim görülür. Meksika tiyatrosuna katkıda bulunmuş öteki çağdaş yazarlar arasında Luisa Josefina Hernández ve Emilio Carballido sayılabilir. Müzikte evrenselleşme çığırına öncülük eden Carlos Chávez’i başka bazı genç besteciler izlemiştir.
Duvar resmi Meksika´nın dünya çapında adını duyurduğu sanat dallarının başında gelir. Diego Rivera, José Clemente Orozco ve David Alfaro Siqueiros gibi ressamlar Meksika tarihi ve kültürünü kalabalık, canlı, figüratif kompozisyonlarla yansıtan yapıtlarıyla tanınmıştır.