MEKSİKA’NIN ÖNEMLİ RESSAMLARI
DIEGO RIVERA (1886 – 1957)
Cesur bir anlatımla işlediği sol görüşlü duvar resimleriyle tanınır. Latin Amerika ve ABD’de fresko tekniğinin yeniden canlanmasında rol oynamıştır.
Bir devlet bursuyla San Carlos Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdiyse de, öğrenci ayaklanmalarına katıldığı için okuldan uzaklaştırıldı. Santa Cruz hükümetinin sağladığı parasal destekle eğitimini tamamlamak üzere İspanya’ya gitti. Batı Avrupa’yı baştan başa dolaştıktan sonra Paris’e yerleşti.
1910’da, 40 kadar çalışmasını Meksika’da sergiledi. Avrupa’ya dönerek Paris’te de bir sergi açtı, İtalya’yı dolaşarak çeşitli freskoları inceledi.
Rivera, reformcu ve sanatsever Alvaro Obregón’un devlet başkanı seçilmesi üzerine 1921’de Meksika’ya döndü. Mexico’da Üniversiteye Hazırlık Ulusal Okulu’nun duvarları için alegorik bir resim hazırladı. Bunu, Eğitim Bakanlığı’nın avlusunu süsleyen bir dizi fresko ile Chapingo’daki Ulusal Tarım Okulu için gerçekleştirdiği “Doğurgan Yeryüzü” adlı yapıtı izledi.
New York kentindeki Modern Sanat Müzesi’nde açtığı toplu sergisinin ardından Detroit Sanat Enstitüsü’nün duvar resimlerini yapmakla görevlendirildi (1932). Bu diziden “Aşılama” adını taşıyan yapı Kutsal Aile’yi karikatürize ettiği ileri sürülerek şiddetli eleştirilere hedef oldu. Ertesi yıl New York kentindeki Rockefeller Merkezi için hazırladığı “Kavşaktaki İnsan” adlı freskodaki figürlerden birinin Lenin’e benzediği gerekçesiyle çeşitli engellemelerle karşılaştı ve basının saldırısına uğradı. Bu duvar resmi Rockefeller Merkezi tarafından imha edildi; ama Rivera, Mexico’daki Güzel Sanatlar Sarayı’nda bir benzerini gerçekleştirdi.
Rivera 1930’ların sonlarıyla 1940’ların başlarında ABD’de artık sipariş verilmeyecek kadar radikal bir sanatçı gibi görülmeye başlanmıştı. Meksika’da ise 1920’lerde üye olduğu Komünist Partisi’ndeki arkadaşları onu tam anlamıyla toplumsal gerçekçi bir tavra sahip olmamakla eleştiriyorlardı. Bu farklı görüşlere karşın Rivera’nın artık yaygın bir ünü vardı.
DAVID ALFARO SIQUEIROS (1896-1974)
Toplumsal gerçekçi duvar resimleriyle tanınır. Mexico’daki Ulusal Güzel Sanatlar Okulu’nda okurken bir öğrenci boykotuna katıldı. 1913’te okulu bırakarak Başkan Victoriano Huerta’ya karşı Devrim Ordusu’nda savaştı. Sanat eğitimini daha sonra Avrupa’da sürdürdü. Meksika’ya dönünde 1922’de Üniversiteye Hazırlık Ulusal Okulu’nun duvar freskolarının yapımında çalıştı. Aynı yıllarda sanatçı ve işçi örgütlenmelerine önderlik etti. 1928’de sendika temsilcisi olarak Sovyetler Birliği’ne gitti. Sendikal ve siyasal eylemleri nedeniyle 40 yıl içinde yedi kez hapse girdi ve sürgüne gönderildi. Bir süre Los Angeles’ta öğretmenlik etti. 1932’de de New York kentinde Deneysel İşlik’i kurdu.
Siqueiros’un duvar resimleri keskin çizgileri, çarpıcı renkleri, kalabalık ve sıkışık düzenli kompozisyonları, çok yönlü ilgi odakları ve yansıttıkları çoşku ve keder duygularıyla dikkati çeker. Resimlerinde gerçeklikle düşsellik iç içedir. Yapıtlarına verdiği “Bizimkinden Başka Yol Yok”, Soylular ve Hainler”, Üçüncü Dünya” gibi adlar işlediği konuları açıklayıcı niteliktedir. Siyasal kimliği ve geçmişine karşın duvar resimlerinin çoğu devlet yapılarında yer alan Siqueiros 1966’da Meksika hükümeti tarafından ulusal sanat ödülüne değer görülmüştür.
Siqueiros’un Mexico’da Ulusal Tarih Müzesi’ndeki “Porfirio’nun Diktatörlüğünden Devrime” adlı duvar resmi 418 m2’lik bir alanı kaplar. Michelangelo’nun Sistina Şapeli freskolarının üç katı büyüklüğündeki “İnsanlığın Yürüyüşü”, Mexico’daki bir otel için tasarlanmış, çok sayıda yardımcının da katkısıyla dört yıldan uzun bir sürede tamamlanmıştır.
JOSE CLEMENTE OROZCO (1883-1949)
Ailesinin 1890’da Mexico’ya taşınmasından sonra sanata ilgi duymaya başladı. Bu sıralarda Meksika’nın en önemli ustalarından José Guadalupe Posada’nın siyasal skandal, cinayet gibi olaylarla ilgili haberler için gazetelere yaptığı grotesk karikatür ve çizimlerden etkilendi. Bir süre San Carlos Akademisi’nin gece kurslarına devam etti. Ama bir meslek edinmek için teknik eğitime yönelince resim çalışmalarına ara vermek zorunda kaldı. On yedi yaşındayken iş kazasında sol elini kaybedince teknik ressamlığı bırakıp ressam olmaya karar verdi.
Sanat biçimlenmesindeki en önemli etkilerden biri Doktor Atl takma adını kullanan Gerardo Murillo’ydu. Doctor Atl’ın yönlendirmesiyle Orozco Meksika’nın ulusal temalarını araştırmaya başladı ve konularını özellikle güncel yaşamdan seçmeye özen gösterdi. 1910’da Atl’ın yanında çalışan arkadaşlarıyla birlikte tümüyle Meksikalı sanatçıların yapıtlarından oluşan ilk sergiyi açtı. 20. yy’ın en önemli Meksikalı duvar ressamlarından.
Boykotlar nedeniyle akademi kapanınca Orozco muhalefetin bir yayın organında karikatürcü olarak çalışmaya başladı, ayrıca sokak kadınlarını işlediği suluboyalar yaptı. Üslubundaki dışavurumcu nitelikler ilk kez bu resimlerde ortaya çıktı. “Gözyaşı Evi” adlı dizi bu yapıtlarına örnektir. Akademi yeniden açıldığında Orozco, izlenimcilerin ağırlıkta olmasından ötürü buradan ayrıldı. 1917’de “Gözyaşı Evi” dizisinin sergilenmesinden sonra eleştirmenlerin ve ahlakçıların baskısıyla Meksika’dan ayrıldı ve New York ile San Francisco’da mutsuz birkaç yıl geçirdikten sonra 1920’de Meksika’ya döndü. Bu dönemde Başkan Alvaro Obregón sanatçıları desteklemeye başlamıştı. 1923-27 arasında Orozco, Diego Rivera ve David Alfaro Siqueiros gibi sanatçılarla birlikte çeşitli resmi binalar için duvar resimleri yaptı. 1927’de devlet desteğinin çekilmesinden sonra gene ağır eleştirilere hedef olunca New York’a giderek sanat çevrelerine girdi. 1930’da Pomona College’a (Claremont, California) duvar resimleri yapmaya başladı. Aldığı ilk önemli sipariş olan bu yapıtta toplumsal eleştiriden ve tarihsel konulardan uzaklaşarak Prometheus gibi, özveriyi işleyen evrensel bir temayı seçmişti.
1932’de çıktığı Avrupa gezisinde Picasso’dan, ayrıca Roma ve Ravenna’da gördüğü Bizans mozaiklerinden çok etkilendi. Bu etkiler, Dartmouth College için yaptığı duvar resimlerinde (1932-34) belirgindir. İnsanın evrimini Hıristiyanlık bağlamında alaycı bir biçimde ele aldığı bu çalışması Orozco’nun başyapıtlarından biridir.
1934’te dünyaca ünlü bir ressam olarak Meksika’ya dönen Orozco, 1934-49 yılları arasında Meksika’da çok sayıda duvar resmi gerçekleştirdi.
RUFINO TAMAYO
1899’da Oaxaca’da doğan ressam Meksika halk temalarını, Avrupa tarzları ile birleştirmesiyle tanınır.
Mexico’daki Güzel Sanatlar Okulu’na devam etti. Ama geleneksel sanat derslerinden hoşlanmayarak okuldan ayrıldı ve kendi kendini yetiştirdi. 1921-26 arasında Mexico’daki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nin etnografik çizim bölümünün yöneticiliğini üstlendi. Bu görevi sırasında Kolomb öncesi dönemin sanatıyla ilgilenmeye başladı.
Meksika Devrimi’nden sonra ülkede resim alanında etkili olan duvar ressamlarının çok büyük boyutlardaki siyasal içerikli yapıtlarına tepki gösteren Tamayo, küçük boy tuvaller üzerinde çalışmayı yeğledi. Kübizmi, Gerçeküstücülüğü ve başka çağdaş Avrupa üsluplarını Meksika’ya özgü konularla kaynaştırarak figürler, ölüdoğalar ve hayvan resimleri çizdi. Yapıtlarını 1950’de Venedik Bienali’nde sergiledi; oradaki başarısıyla yurtdışında da ün kazandı. Daha sonra duvar resmine yönelerek aralarında Mexico’daki Güzel Sanatlar Sarayı (“Ulusallığın Doğuşu” ve “Bugünkü Meksika”, 1952-53) ve Paris’teki UNESCO binaları (“İnsanoğluna Ateşi Armağan Eden Prometheus”, 1958) için duvar resimleri tasarladı.
Tamayo’nun tuval resimlerindeki üslup çeşitliliği, “Tehuantepec’li Kadınlar”daki (1939) duygusuz kübist figürlerden, “Hayvanlar” adlı yapıtındaki (1941, Modern Sanat Merkezi, New York) havlayan melez köpeklerin anlatımcı şiddetine kadar uzanır. Tamayo doğal nesneleri simgesel, stilize ve yarı soyut bir anlayışla betimlediği resimlerinde çoğunlukla parlak renkler ve sağlam bir kompozisyon kullanmıştır.
FRIDA KAHLO (1907 – 1954)
Asıl adı Magdelanü carmen Frida Kahlo Y Calderon. İlkel görünümlü keskin hatlı ve parlak renkli kendi portreleriyle tanınan Meksikalı ressam.
Gerçeküstü akım içinde sayılmış ama kendisi buna karşı çıkmıştır. Ünlü ressam Diego Rivera ile iki kez evlenmiştir. Kahlo, 18 yaşındayken geçirdiği trafik kazası sonucu ağır yaralandı ve 35 kadar ameliyat geçirdi. Geçirdiği ağır travmadan kurtulmak için kendi kendine resim yapmayı öğrendi. Rivera’nın yardım ve teşvikleriyle resme devam etti. 1938’de gerçeküstü remin önde gelen isimlerinden Andre Breton’la tanıştı. Hem Breton hem Marcel Duchamp onun yapıtlarının ABD ve Avrupa’da sergilenmesinde büyük rol oynadılar. Coyoacan’daki evi onun anısına müze haline getirilmiştir.